Eğitimde Dijitalleşme

(Digital Age dergisi 2014 Haziran ayı sayısında yayınlanan yazım)

1980 yılından önce doğanlar, yani X kuşağı, öğretim hayatlarının ilk dönemlerini ansiklopedilerin başında ve kütüphanelerde kitapların arasında geçirdi. Hatta o dönemler ansiklopedi dendiğinde hepimizin ilk aklına gelen bir isim vardı... Meydan Larousse

Ödev verildiğinde herkesin başvurduğu bilgi kaynakları birçok zaman aynı ansiklopedi veya kütüphanede bulunan konu ile ilgili kısıtlı sayıda kaynaklardı. Çoğu zaman ödevlerde aynı cümlelerin, paragrafların kullanılması kaçınılmaz olurdu. O kısıtlı kaynakların arasında bir dünya yaratmaya çalışırdık elimizde kağıt ve kalem ile. Kim tahmin ederdi ki o zamanlar dünyanın bilgisinin elimizin altında olabileceğini veya kağıt kalem olmadan ödev hazırlanabilen günlerin geleceğini.

Diğer taraftan, 2000 yılından sonra doğanlar, yani Z kuşağı, çok farklı bir dünyaya göz açıyor... sınırsız bilgiye erişimin mümkün olduğu, aynı zamanda da bilginin hızlı tüketildiği bir dünya. İşte hem teknolojideki, hem yaşamlarımızdaki bu değişim, eğitim yaklaşımlarının da değişmesini gerektiriyor. Bu süreç iki koldan gerçekleşiyor. Birincisi geleneksel eğitim sistemlerine teknolojinin daha fazla entegre olması; ikincisi ise, internet üzerinden eğitim kanallarının kitlesel boyutlarda gelişimi.

Öncelikle ilkine, yani eğitim kurumlarının eğitim süreçlerine teknolojiyi entegre etmesine bakalım. Amerika Birleşik Devletleri Eğitim Bakanlığı ve Ulusal Eğitim Kuruluşu’nun yaptığı araştırmalara göre, tablet bilgisayar kullanımı eğitimde hedefe ulaşma süresini %30 ila %80 arasında kısaltıyor. Teknolojinin sağladığı avantaj sadece hız artışı ile sınırlı kalmıyor. Dijital altyapının daha fazla bilgiye erişime olanak vermesi ve etkileşimi arttırması ile eğitim kalitesi de yükseliyor. Eğitim kurumlarında bu değişimin gerçekleşme süreci üç ana adımdan geçiyor. İlk adım, gerekli donanım ve yazılım altyapısının kurulması ve öğrencilerin tablet veya bilgisayarlarının bu sistemle konuşur hale getirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Bugün birçok yazılım ve donanım şirketi eğitim kurumları için çözüm ve platformlar sunmakta. Burada en çok dikkat edilmesi gereken, ileriye dönük genişletilebilir ve geliştirilebilir, farklı platformlarla da konuşabilecek çözümlere yönelmek olmalı. Hızla gelişen teknoloji dünyasında amaç sadece bugünün ihtiyacını çözmek değil, ileriye de hazırlıklı olan bir yatırım yapmak olmalı. İkinci adım, içeriklerin dijital platforma aktarılması olacaktır. Bugün eğitim kitaplarının birçoğuna dijital olarak da erişebilir durumdayız ama tüm içeriklerin dijitalleşmesi zaman alacaktır. Üçüncü ve en önemli adım ise eğitim süreçlerinin bu altyapı ile tekrar şekillendirilmesi olacaktır. Bu eğitmenin eğitiminden, müfredatın elden geçirilmesine kadar kapsamlı bir çalışma. Günün sonunda aynı eğitim sistemini tutup, sadece kağıt yerine ekran, kalem yerine klavye kullanmak, gerçek anlamda eğitimde dijitalleşme anlamına gelmez.

Dijitalleşme yolunda, geleneksel eğitim kurumlarının dönüşümü dışında, karşımızda bir de direk dijital dünyada doğan ve kitlesel eğitim hedefi ile yola çıkan platformlar var. Khan Academy, Coursera ve benzeri platfomları bunlar arasında sayabiliriz. Bu kurumların amacı eğitimi sınırlardan ve maddi olanaklardan bağımsız herkese ulaştırmak. Khan Academy, “Her yerde ve herkese, ücretsiz ve dünya standartları ile eğitim” sloganı ile yola çıkıyor. Kurulan bu eğitim platformlarında, dünyanın dört bir yanındaki eğitmenlerle öğrenciler, sanal ortamda bir araya getiriliyor. Bu ve benzeri örneklerde amaç öğrencinin kendi ihtiyaçlarına ve zaman planına göre kişisel eğitim programını oluşturabilmesini sağlamak. Önceden kayıtlı ders videoları ve bazı uygulamalarda öğrenilenlerin pekiştirilmesi için video konferans yardımı ile hayata geçirilen sanal sınıflar, belki de bugünün eğitim yaklaşımının gelecekte nasıl şekilleneceğinin örnekleri.

Dijitalleşmiş geleneksel sınıflar mı, sınıf kültürünün oturtulmaya çalışıldığı tamemen dijital eğitim platformları mı, yoksa ikisinin ortasında bir model mi?... Kesin olan bir şey var ki, o da eğitim yaklaşımının, teknolojinin değişim hızına ayak uydurmasının zamanının gelmiş olduğu.

Mustafa İÇİL

Mustafa İçil

Mustafa İÇİL is an accomplished executive with nearly 30 years of experience in senior strategic sales and marketing roles. He has held management positions responsible for sales and marketing strategies at industry-leading companies, including Microsoft, Apple, and Google, from 1994 to 2013. Currently, he serves as a Digital Strategy and Innovation Consultant at his own firm, İÇİL Training and Consulting, which he established in 2013. Mustafa İçil is also recognized as a prominent Keynote Speaker in the field of Digital Transformation and Innovation. In addition to his professional career, he has taught "Digital Strategy" courses at renowned institutions such as Boğaziçi University and the TIAS Business School Executive MBA programs.

https://www.mustafaicil.com
Previous
Previous

Sosyal Medya ile CRM’in Buluştuğu Nokta... SOCIAL CRM

Next
Next

KOBİ’ler için Dijital Pazarlama Stratejileri